Yıllar önceydi ama tıpkı dün gibi , hani o yeşil ve sarının hakim olduğu önlüğünü giyerdin ve herşeyin başladığını sadece benim bildiğim o durakta karşıma çıkardın.Hiç unutulmaz "çatı" serisini okuyordun büyük bir heyecanla ve ben o kitabı hiç okuma gereksiniminde bile bulunmamıştım , o kitabın senin o biblo yüzünde oluşturduğu mimiklerin bağımlısıydım ben.Ben o kitabı senin yüzünde okuyordum ama farkında değildin işte.Mesela tıklım tıklım olurdu otobüs ve ben sana hiç daha yakın olamayacağımı bildiğim için yaklaşabildiğim kadar yaklaşırdım yanına.Nefesin o zamanlar yaşama gücüm olurdu ve sen bana verdiğin bu gücün farkında olmazdın.Sonra bütün arkadaşların hatta otobüs şöförleri bile benim içinde bulunduğum o gizli ya da yasak aşkın varlığını kabullenmişti bir tek sen kendi hayal dünyanda yaşadığından ve ben de aramızdaki o bağları koparmak istemediğimden sessiz kalırdık.Biz farklı lakapların boşluklarına takılıp kalırdık.Seninle birkaç durak önce inip Ümraniye'nin sokaklarında yürüdüğümüzü hatırlar gibiyim yarı silik bir şekilde.Ne konuştuğumuzu inan hiç hatırlamıyorum ama eminim yine şu "başkalarının" anlamadığı entel soru cevap ilişkisinden ibarettir.Küçüklükten başlamış bizde ki politik ve yarı siyasi tartışmalar.Ki sonraları da ortaya çıktı aslında siyasi olarak nerede duracağımız ve içten içe hangi figürleri hangi kahramanları kabullenip arkasından ağlayacağımız.
Seni tünele götürmüştüm hatırlıyor musun ? Hani benim özel mekanım "Tantavi" Parkının orda olup iki farklı dünyayı birleştirdiğine inandığım o mekan.Benim gizli mekanım ! Herkesin bildiği ama kimsenin benim gibi göremediği bir yer.Sen defterler yazardın , benim her zaman imrendiğim bir huyundu bu.O zamandan belliydi yazıp çizeceğin birşeyleri , birilerinin hayatlarını.Hoş bir ben ser verip sır vermedim ileride ne olacağımdan ki bak , ikimizi sadece hayallere ve anılara sürükleyen bir meslekten başka birşey seçmedim.Seçimlerim hep yanlış olmuştur zaten.Sonra seninle insanların korkarak baktığı o tünelin üzerine oturur ayaklarımızı sarkıtır ve konuşurduk öylece.Ve sen yine bilmezdin benim sana o zamanlar aşık olduğumu.
Bir ara cidden kopmuştuk.Aylarca görmediğimi bilirim yüzünü , e tabi ben ortaokulu bitirince baya uzak bir ilçe seçmiştim liseyi okumak için bu yüzden de otobüsteki o "aşk" son bulmuştu.Böyle olmak zorundaydı çünkü ben seni elde edebileceğimi hiç sanmıyordum.Sonra bir gün kapı çaldı O merkez Caminin karşısında ki sokakta bulunan evimin.Kapıyı açtığım zaman belki de o kapıda görebileceğim son kişiydin ama orda duruyordun.Boynuma atlamıştın , sarılmıştın bense mutlu ve şokta sana sarılmış hafif ince bir tona sahip olan sesimle "ne yapıyorsun burda" demiştim."Geldim" diye verilen bir cevap başka bir sorunun sorulmasını engelliyordu.
Aylar ve yıllar birbirini kovalamaya devam ederken , bir gün bazı üzücü sebeplerden dolayı ben Ümraniye'den taşınmak zorunda kalacaktım.Ve işte cesaretimi toplayıp sana açılmam da böyle olmuştu.Hatırla! Beraber o zamanlar senin en çok yaptığın şeyi yapacak ve ardından o zamanlar Ümraniyenin belki de tek fastfood yeri olan "Sunrise" da pizza yiyecektik ve ben konuşacaktım gözlerimi yumup ne cevap verirsen ver sana tepki vermeyecek ve taşınacağımı da söylemeyecektim.Plan umduğum gibi gitti.Seninle "Hamleti" izlemeye gittik.O tiyatroyu hala tam olarak bilmem, çünkü oyun sırasında ben senin gözlerindeki o ışığı, yüzünde bana huzur veren o mimikleri izliyordum.İlk perde bitti seninle ufak çaplı oyuna dair yorumlar yaptık , sonra ikinci perde ve yine hatırlamadığım bir bölüm.Sadece sen vardın o zaman o koskoca tiyatro sahnesinde ve ben sadece senin hayata karşı sunduğun o farklı duruşu izliyordum eğrisi ve doğrusu ile.Sonra pizza yemek için malum mekana gittik ve ben sana açıkladım herşeyi."Hiç bişey demedin" sadece şaşırdığını ve bunu beklemediğini söyledin.""Nasıl böyle birşey olabilirdi" anlam veremedin.Ki ben sen mutlu ol diye yakın bir arkadaşımla aranı yapıp kendi mutluluğumu unutmuş senin mutluluğunla yetinmeye çalışmıştım.Ama olmamıştı işte.Açıklamam yersiz ve gereksiz bulunmuştu bir nevi.
Ve sonra ben gittim...Uzak bir yere , sokakların ve mekanların çok yabancı , insanlarının ilk başlarda uzaylı gibi göründüğü şu Tuzlaya taşındım.Nerden bilebilirdim karşıma birinin çıkacağını ve ben sadece "o" sana benziyor diye ona aşık olup seni unutacağımı ve işin en kötü tarafı ona açıldığım gün senin arayıp "Beni sevdiğini" söyleyeceğini.Biz çok kötü zamanlamalarda bulunan iki insanız sadece.Ve bizim hikayemizde ne yazık ki filmlerdeki gibi "aşk tesadüfleri sevmiyor".
Bu seferde sen gittin...Beni hayranı olduğunu düşündüğüm bu şehrin içinde yapayalnız koyup uzak bir şehre üniversite okumaya gittin.Ve ben burda senin gidişinin arkasından seni benzettiğim o aşk hikayesinin ceremesini çekiyordum.Sana benzeyen ama sen olmayan o kişide , senin aslında farkında olmadan yaptığın şeyin kasıtlı olarak yapılmasının acısını çekiyordum.
Sonra hatırlıyorum, bir anda sevgili olduk seninle.Ne büyük mucizeydi anlatamam.Mutluydum , mutluydun ama sonra olmayacak bu dedin.Ve hiçbirşey söylemeden çektin gittin.Telefonlarım cevapsız , mesajlarım cevapsız, maillerim cevapsız , bütün çabalarım cevapsız kalmıştı.Hatta bu "aşk" cevapsız bir sınıfa dahil olup bütün olumlu şeyleri içimden almıştı.Ağladığımı hatırlıyorum.Bu hayatta aşk için üç kere ağlamış olup ikincisini yaşatıyordun bana ve vurdum duymaz biri olarak , beni görmezden gelerek.Aramızdaki mesafeleri bana karşı kullanıyor ve uzaklaşıyordun benden.İstanbul ikimizi mühürlemişken bir başka şehrin sınırları içinde iki şehrin çatışması sonucu aklının ve gönlünün kuytularından temizleniyordum.Arınıyordu adım ezberinden.Ve ben hiçbirşey yapamıyordum.Bir zaman sonra , tekrar hayatıma girdin.Ben herşeyi sineye çekmiş sana olan ne varsa içimde tekrar yeşertmeye çalışıyordum.Ve oldu da yeşerdi bütün güze çalan kuytular içimdeki.Ama sonrası tekrar hazan.Yine bir hayal kırıklığı.Yine gittin ve yine herşey cevapsız kaldı.Bilmiyordum neden gittiğini ama gittin.Bu sefer de bana bir anı bırakmıştın.Bir kolye "bir kızla bir erkeğin sarıldığı" şimdi siyaha çalan gümüş bir kolye.Ama bu sefer tamam dedim.Ve ben de çıkardım seni hayatımdan.Telefonumu , adresimi bildiğin ne varsa değiştirdim.Ki işe de yaradı neredeyse 2 ya da 3 yıl görüşmedik seninle.
Sonra birden karşıma çıktın facebookta.Yıllar seni unutmam için baya bir mücadele verse de bir sanal ortam sitesi , seni karşıma çıkardı.Özlemiştin beni.Ben de özlemiştim.Ama güvenmiyordum.Nasıl güvenebilirdim.
Ve yıllar yine geçti...
Herbirinin arasında aylar belki de yıllar olan buluşma anlarından ve dudaklara kondurulan masum öpücüklerin arkasından konuşulacak hiçbirşey kalmadı.Çünkü sen beni sevdiğini söyleyip öyle davranmıyordun.Sana güvenmek istemiş ve bunun için çok çalışsam da bir türlü elde edememiştim.Sonunda oldu sana güvendim.Ve sonra sen "sultan" değil "prensini" buldun.Diyorum ya biz zaman kavramı işin içine girince çok kötü oluyoruz.Doğru zamanlama ikimiz içinde geçerli değil ne yazık ki.
Son konuşmamızı hatırlıyorum."Ellerimi" kestiler demiştin.
Şimdi bense hiç yapmadığım birşey yaparak "Ellerimizi kesiyorum"...Elde edemediğimiz bir aşkın içinde birbirimize boş vaadler mi sunduk bilmiyorum ama, güzeldi yine de.Kimseyi senin kadar tanıyamayacak olmak çok kötü birşey , ve tanınamayacak olmak senin tanıdığın kadar beni.
Bu sefer ben hem şehir , hem de ülke değiştiriyorum...Bu sefer ben gidiyorum...Umarım hep mutlu ve huzurlu kalırsın "can telim".Çünkü ben hiçbir zaman seni mahkum kılamam bana.Ne de olsa ikimizde özgürlüğü savunan iki dal fidanız değil mi!...
Sana şans verdim mi bilmiyorum inan bana istedim veremediysem bile.Sadece inanamadım.Ki sanırım haklıymışım da değil mi?
Bugün senin doğum günün.İlk aşk bugün doğdu...Ve dilerim hep böyle mutlu ve huzurlu olursun...
Bizden ümidi kesmenin zamanı gelmiştir sanırım.Biz ayrılığa dayandık hem de çok ama mesafeler işin içine girince sapıttık...
İyi ki doğdun ilk aşk
İyi ki o otobüste seni tanıma şansı verdin bana , karda eve benimle beraber yürüdüğün , benimle farklı yerlerdeyken aynı şeyleri hissedebildiğin , benden gittiğin , ve bana geldiğin , beni ittiğin ve beni çektiğin , ağlattığın ve ağladığın için , Moda sahilindeki o banklara kimsenin yükletemeyeceği anlamlar yüklettiğin , kırmızı olduğun için , Ve bir yerlerde kimse bilmese de hep beni seveceğin için teşekkür ederim...
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN...