25 Kasım 2013 Pazartesi




bir pusuladır gönlüm
aşka dümen tutan...

Merhaba Yeniden...



Zaman akıp giderken
Ufak çaplı bir es vermek gibi gidip gelmek
geldiğimde hiçbir şey bıraktığım gibi olmayacak olsa bile
giderken ne bırakmıştım ki diye düşünmekten alamıyorum kendimi

hayatın akıp giden su birikintilerinde
yokuş aşağı yuvarlanmaktansa
soğuktan kristalize olmuş benliğimle düşmelere uzaklaşmalara karşı durmaktayım

doğdum emekledim
serpildim yürüdüm
büyüdüm koşuyorum

işte bundandır
var mı itirazı olan...sanmıyorum

kim ne diyebilir ki yeni bir sayfa açmama, geçmişe gülmeme, hatalarımı kabullenmeme...Değişmez mi insan, sevmez mi, hatalarını geleceğine köprü yapmaz mı...işte bundandır kaybettiklerimi geri kazanmak gibi bir umudum ve ilk defa korkmadan yarına bakmak gibi bir misyonum var...

yaşamam gereken bir hayat var
beni kaybedenlere
bir yerlerde yolunu kaybettiklerime
üzülemem...

31 Aralık 2012 Pazartesi

Benim Adım 13 / 2013 ;)



Yeni yıl bana ne getirsin...?
farklı yerleri gezmek demiştim bir zamanlar ve farkında olanlarınız vardır her sene mübarek jumper gibi bir ordayım bir burdayım oyun hamuru gibiyim...huyum kurusun :P
Zaman geçiyor huyunu suyunu bildiklerim, huyu suyu kuruyasıcılar he bir de ben merkezciler...Ve bunu fark edemiyorsanız size aynaya bakmanızı tavsiye ederim...O kırışıklıklar illa yüzünüzde olacak diye bir kanun ya da teorem yok...Kısmi kısmi mahrem bölgeleriniz pörsümeye başlamış olabilir mesela değil mi :P
Tamam, tamam rahat bıraktım özelinizi, güzelinizi, sözelinizi :)) artık bu kadar dobra olmayacağım yeni yılla beraber karar aldım...biraz susmanın zamanı geldi hahahahahaha...yediniz mi lan :) ?
Herşey bir yana zaman gerçekten geçiyor...Bundan yıllar önce yılbaşlarında ne yapalım diye planlar yapan ben şimdi sevgilisi bilgisayar başına otursa da böyle ormantik bir şekilde canlı yayında yeni yıla girsek diyorum ama nedense GMT olayını hesaba katmamışım...öyle olsa sevgilim benden önce girecek yeni yıla ben de böyle möö möö bakıp duracağım : ) o yüzden bu planı kaldırıp çöpe atıyorum...Hoş geçen sene de ailemin yeni yılını bir saat erken kutlamıştım...valla şu yeni yıl sayesinde ülkeler arası saat farkını iyice kavradım astronomik seyir falan gerek yokmuş? Teşekkür ederim yuvarlak dünya he bir de 360 adet boylam, enlemler zaten ne boka yaradı ki pozisyonumu vermekten başka bunca yıl...Saygı değer USA ana merkezi kapamazsa onu da GPS yapıyor zaten...dedim size astronomik seyir şimdilik bi işe yaramıyor :)) ama büyük ayı ile küçük ayının farkını anlıyorum en azından...anladın mı sayın gizli okuyucu ? artık karıştırmıyorsun değil mi büyük ayı ile küçük ayıyı :))
Neyse, benim amacım ciddi aslında bu yazıyı yazarken...hem ne gerek var böyle dantel entel oya işlerden bahsetmeye...internet çıktı mertlik bozuldu..di mi google amca ?
Yeni yıl bana umut getirsin...umudumu kaybedersem herşeyimi kaybederim diye düşünüyorum...ve biraz huzur getirsin...bunca yıl saçma sapan sorunlarla uğraşarak bu yaşa getirdiğim benliğim daha fazlasını kaldırmaz diye korkmuyor değilim...diğer herkes her sene bir bir yaşlanırken ben on on atlıyormuşum gibi hissediyorum..kısacası kedinin makatını gördüm bişi sandım modu bunun da farkındayım ama olsun...ateş düştüğü yeri yakıyor...bir de meteor düştüğü yeri yakıyor bakınız dinazorlar çağı..bakınız jurassic park...bakınız Spielberg :P
Ben artık "leyleği hava da görmek" deyimini yunusu, deniz anasını, balinayı ( ki zordur) bir de cam gözü deniz de gördüm diyorum...hoş herkese de nasip olmuyor bunu da biliyorum...
Geçen sene Almanya Bremerhaven merkez de Final Countdown ile girdiğim yeni yıla bu yıl hangi koşullarda gireceğime dair bir ipucum yok...ama şunun farkındayım geçen sene yanımda olan ama bu sene yanımda olmayan çok insan var...zaman geçip giderken böyle insanların yakasına da oltayı bi takıyor bir bakmışsın herkes mafi ( arapça yok demek)...
Ben bu sene yeni yıldan eli kolu dolu dolu gelmesini beklemek gibi bir saçmalık yapıyorum...dedim ya umut...Gitmeyenleri tutsun yanımda yeni yıl...Ailemi tutsun yanımda ne kadar onları bu mesleği seçerek kendimden uzaklaştırmış olsam da...he bir de aşkımı tutsun yanımda ( karar aldım yüzünü görmeden elini tutmadan sevdiğim demeyeceğim) önceleri çok tükettik bu cümlenin anlamını daha fazlasına gerek yok...
Yeni yıl hepinize para falan getirmesin arkadaşım...ilk önce mutluluk iste...bugüne kadar hep parayı istedik yalan olduk...şimdi özelden genele varıp bir farklılık yapalım değil mi...
Her son olarak da...şu mayaların haline çok acıyorum...bildiğin makat oldular yaa...onların yüzüne 2013 e giremeyeceğiz diye plan da yapmadık...böyle kaldık ortada...kınıyorum...iki elim yakanızda mayacıklar...meğer annemin poğaçaya koyduğu maya daha tutarlıymış...
Bu sene yeni yıla İskoçya da gitmek nasip oldu...bakalım hayat bize şans vermeye devam ederse gelecek senelerde nerede gireceğiz...zaten fotolaru koyarım ben dayanımıyorum...fotomaniac oldum çıktım...
seviyorum sizi uşaklar...
kim ve ne olduğunuzu bilmesem bile...
mutlu yıllar

16 Ekim 2012 Salı

içimden geldi...

"Uzaklaşmış olmak bilesin ki sadece dağlarla, yollarla, denizlerle tarif edilir
Bir kalbin başka bir kalpten uzak düşmesi bütün aşk kurallarına aykırıdır..."

Ben mesafeleri gözlerine ibret olsun diye döktüm aramıza 
bensizliğin her katmanında 
benli saniyeleri sindiremedin diye bu yalnızlık...

cümleleri seslerinden sıyırıp koydum karşına 
çıplak olması gerekiyordu dürüstlüğün 
savunmasız bıraktım yaşanılan ne varsa
anılara yükleyip sıyırdığım sesleri
aldım başımı gittim
yüreğinden öteye deyip 
yüreğimin kırıklarında kanadım...



4 Ekim 2012 Perşembe

Ortaya karışık önsöz :)) Glasgow2

Zamanın akıp geçmesinden hiç şikayetimiz olmaması yanında, buraya alışmış olmanın verdiği bir aitlik duygusu kapladı sanırım içimizi...Herkes artık kalkıp işine gücüne bakıyor, ders çalışıyor, muhabbet ediyor, planlar yapıyor ve burada olduğumuz her dakikanın keyfini sürmeye çalışıyoruz.
BİZ GLASGOWdayız...İskoçya'nın belki en güzel şehirlerinden biri...İnsanlarının bir o kadar soğuk havaya rağmen bize sıcak dolu kucaklar açtığı William Wallace'ın toprakları...
Aslında ikinci yazımı yazmak için bekleyecektim birazcık ama aranızda o kadar çok psikolojik baskı yapanlar oldu ki dayanamadım ve şöyle resimsiz de olsa ufak çaplı bişicikler paylaşayım sizinle dedim :)
Buraya gelmek için yola çıkan 6 yoldaşız diyebilirim ben...Her birimizin farklı tutkuları, hayalleri ve idealleri olsa da aslına bakarsanız hepimizi tek ortak nokta da birleştiren şey bu okul ve bize getirecekleri ki bunun farkına her geçen gün varıyor ve değerini biliyoruz.
Neyse size birkaç komik detaydan bahsedeyim bu süreç içinde :) 
Glasgow'da İngilizce'nin aslında İngilizce olarak konuşulmadığını rahat bir şekilde itiraf edebilirim sanırım.Aksanı o kadar farklı ki bu yüzü güzel gönülleri büyük iskoçlu gardaşlarımızın bazen sadece yüzlerine bakıp bir öküz ve tren oyunu oynaya biliyorsunuz.Özellikle bu doğu iskoçya taraflarında bence ingilizce değil direk farklı bir dil konuşuluyor...Geçen gece  sırf o aksanı yüzüne hiçbir dediğini anlayamadığım kızın yüzüne mal gibi bakmamdan dolayı beni gerizekalı sanması sonucu çaktırmadan masadan kalkıp dumur bir şekilde "goodnight" demem ve sıyışmam görülmeye değerdi inanın bana :) ama zamanla bu aksana bağışıklık kazanıyor ve sanırım güzel arkadaşlıklar kuruyoruz...Birkaç tane arkadaşla ciddi şekilde diyaloglara girmeye başladık ve isimleri o kadar ilginç ki yazsana derseniz hiçbir harfini doğru yazamaya bilirim...
Burada hoşuma giden ama bir o kadar da itici bulduğum şeyler bizim halis mulis reankarnasyon gerçeğine inanan hindilerimiz...Çok zekiler diyecek birşey yok ama bence bu zeka durumu ezikliklerini kapatmaya çalışmaktan geliyor ki volkan ( Yılmaztürk) eğer "3idiyotu" izlersen buna kesinlikle katılacaksınız diyor.Sanırım buradan gitmeden izlemeliyim :)
He bir diğer ilginç olay ise Volkanla inat edip GYM e gitmeye karar vermemiz ama ne yazık ki buradaki Gymler online ödeme koşulları ile yapılıyor ve SORT CODE denen saçma sapan birşey istiyor...Neymiş efenim ingilterede bankalar ve kuruluşlar arası ödeme kolaylığı sunan kodmuş bu ve 6 haneliymiş...Neyse biz kallem ettik kullem ettik o banka kartının üstündeki bütün numaraları girdik yine de bana mısın demedi o online sistem biz de ingiliz arkadaşlarımızı bisiklet üzerinde bırakıp münasip bir yerlerimize baka baka geri döndük...Sonra ben bankayı aradım ve sordum nedir laan bu Sort Kod diye adam kalkıp bana 13 TANE harf vermez mi..."Arkadaşım diyorum bize 6 lazım" adam diyor "beyfendi biz de 13 yapabilecek bir şeyimiz yok"...E sonunda biz de kısa bir süreliğine askıya aldık bu durumu :) ama Gym merkezindeki kızın bize kendi kodunu verip benden size hediye olsun bu kodu girerseniz başvuru parasını vermezsiniz demesi o parayla beni cumartesi cluba götür mantığını yaratmadı değil :) Vicdanımız çok rahatsız inanın bize Volkanla :) 
Bu arada Bu gece ilk defa bir hafta sonrasında patates ve havuçtan farklı bir şey yemek istediğimize karar verdik ve Pizza ısmarladık...Talan ettik o sehpayı :)) sanki bir hafta yemek yememiş gibi saldırdık :))) buradan  yurtta kalan herkesi hintli sanan aşçılarımıza sesleniyorum :))
Evet yakın bir zamanda şehri tanıtmak adına şöyle makinemle güzel bir tura çıkacağım ve size hokkalı, buraya gelmiş kadar güzel bir yazı yazacağım merak etmeyin :))
şimdilik bununla yetinin efenim :))
Ayrıca pazartesi günü bizim dersler başlıyor Volkanla onun bir heyecanı var bir stresi görmeyin...Bir hafta uyumaktan gözlerimiz şişti :) havadan tatil yaptık kendimizi okula hazırladık :)))

Bir daha ki yazımda yurtta kalan arkadaşlardan birinin ayarladığı tanışma partisinden ve Glasgow'un derinliklerinde aklınızın alamayacağı güzellikteki mağazalardan bahsedeceğim :))

şimdilik benden bu kadar :))
Saru kaçar...

30 Eylül 2012 Pazar

Glasgow Macerası VOL 1



Aylardır içerisinde bulunduğumuz koşuşturmaca millet en sonunda 29 eylül sabahı 0550 saatlerinde son buldu ve biz Glasgow’a gelmek üzere uzun bir yolculuğa çıktık.Aslında havaalanından başlamak lazım bunu anlatmaya ama gerek yok J çünkü Türkiye’nin malum havaalanı maceraları birer kabustur ve havaalanlarını kullanan herkes bunu az çok bilir J. Neyse efenim biz sadede gelelim KLM hava yollarının 0550 saatli uçağı ile rötarsız bir uçuşla başladık bu uzun sürecek maceraya ki aktarmalı bir uçuştu ve Amsterdam havaalanının arka taraflarında cirit atacaktık J. Bizi bu süreçte üzen en kötü durum malum U.K deki sigara fiyatlarının çok olmasından dolayı Amsterdam aktarması sırasında bavulumuza koyacağımızı hayal ettiğimiz birer karton sigarayı uçağın geç inmesi ve aktarma kapısının vergisiz bölgeden çok uzak olması sonucu alamamamız olması ki ona da çözümler ürettik kendi adımıza diye düşünüyorum eğer pratik yaparsak daha güzel olacak.
Bu arada şunu anlatmadan geçemeyeceğim aktarma yerinde öyle bildiğiniz bir kapıdan geçip binmedik aktarma uçağına her zaman tatmak istediğim o uçağa dışarıdan merdivenlerle giriş olayını yaşadık ki bu da bu yolculuğa ve bu okula gelmekte ne kadar doğru karar verdiğimin bir nevi bana habercisi gibi birşeydi.
Yolculuk sırasında bizi en endişelendiren şey yanımızda bulunan akustik ve elektronik gitarlardı ilk başlarda ağız burun kıvırsalarda ( ki bunu Türkiye de yaşadık ) sonrasında yanımıza almamıza izin vermeleri ve hiçbirini kırmadan sağ sağlim İskoçya topraklarına sokabilmemiz bir güzel derin nefes almamızı sağladı.
Yolculuğun en yorucu kısmı ne yazık ki Glasgow havaalanından çıktıktan sonra merkeze gidebilmek için bindiğimiz otobüsten sonra başladı.Sanırım o benim sürtülme ihtimali olmayan bir 28 kiloluk bavul, 10 kiloluk el çantası ve 5 kilo olan bilgisayar çantası ile aşağı yukarı yürüdüğüm 3 km yakın yoldu (tek benim olduğumu sanmayın bütün grup darmadağın oldu o yolda çünkü herkesin bavulu biraz aşırı yüklüydü ve kimsede tek bavul yoktu). Yani Glasgow bizi güzel bir gündüz sporu ile karşıladı : ). Bu arada belki neden taksi tutmadınız mal mısınız acaba sorusunu duyar gibi oldum, şöyle açıklayayım burada taksiye verdiğiniz para ile evinizin bir ay kirasını ödersiniz : )...
Evet Okulumuz City of Glasgow College olmak üzere biz ise Riverside Kampüste bulunmaktayız. Kaldığımız yer bana göre çok hoş bir yer tek sorun yaş ortalamasının biraz üstünde kalmış olmamız ki bu da geçici bir durum ve herkesin bize saygı duyduğu bir ortam yaratıyor J Hintliler, Pakistanlılar, ingilizler , irlandalılar, iskoçyalılar ve biz Türkler olmak üzere baya renkli bir yelpaze çiziyoruz.Ama şunu temin edebilirim sanırım buradaki en parlak ve düzenli ne bileyim kendine baktıran grup biziz. Bence yurt aynı mahalleler gibi bölünmüş. Hint mahallesi, Zenci mahallesi, Kızlar koğuşu ve biz normal koğuş üyeleri olmak üzere bölünebilir. Böyle muhteşem bir yer olmamasına rağmen beni gayet tatmin etmiş olup iyi ki gelmişim dedirten bir yer aslında burası.Ama sanırım kısa bir zaman sonra diğer tarafta bulunan yaşıtlarımızın arasına geçeceğiz.
Belki de Glasgow’a gelmiş olmanın verdiği en güzel şey dün gece dinleme şansını yakaladığım SWEET VENDETTA blues grubuydu. Şöyle söyleyeyim biz buraya haşarılık yapıp dağıtmaya gelmedik ama CUMARTESİ geceleri kutsaldır efenim ve yurtta pinekleyerek geçmez J bir de ülkeye ayak bastığımız ilk gün olunca bir merhaba partisi gibi birşey oldu : ) Bu yüzden GRUPÇA verdiğimiz kararda Cumartesi günlerini unutulmaz kılmaya çalışacağız : )
Ama dün gecenin bir mükemmel olayı ise sarhoş olan bir turist ablamızın benim ağlarıma yakalanmış olmasıydı deyip bir yürekleri ağza getireyim hahahahJ yok öyle ağ falan yok kızcağız gayet sarhoş olup evinin yolunu kaybedince yolu yurda yürümeye çalışan bizlerin karşısına düştü e biz de iyilik yapıp evine kadar götürdük. Ama hala arkadaşının kızın ismini haykırarak sokaklarda koşmasını hatırlıyorum bizi gördüğü zaman öyle bir ağladı ki sanarsınız toplu tecavüz ettiler bunlara glasgowun tenha köşelerinde...Kısa günün karı iki güzel insandan iki güzel teşekkürler öpücüğü almak oldu J. Umudumuz var bizi bulabilirler teşekkür için belki diyoruz.
Yemekler konusuna gelince yurdun yemekhanesi Burak abinin ( bizim en büyüğümüz ve en deneyimli üyemiz diyelim ki kendisi bizden sorumlu olan kişi olup her dakika yanımızdadır) söylediğine göre ufak bir kadro değişimine gitmiş ve sanki o sırada yemek yapamayan ama ucuza işi kabul eden birilerini yoldan çevirip içeriye almışlar gibi olmuş.Tek güzel şey hep bir patates olması fırında, haşlanmış, kızarmış. Tek güzel yanı kahvaltısı bu güzide yurdun ki baya çeşit çıkarıyorlar. Ama en güzel yanlarından biri de bol bol kahve ve sıcak çikolata içme imkanımızın olması.

Aslına bakarsanız asıl hayatımız burada yarın sabah başlıyor çünkü kolej start veriyor yarın saat 830 semalarında.Ve ben de mümkün olduğunca buradan sizlere yaşadıklarımızı yazmaya çalışacağım.

            Bu arada unutmadan şunu da söyleyeyim burası büyük bir öğrenci şehri olup bir sürü kolej, üniversite falan var...Sokaklar genç kaynıyor. Zaten ilerleyen zamanlarda size beğendiğim mekanların tanıtımlarını da yapacağım.

Şimdilik kısa bir bilgi amaçlı benden bu kadar ( Helin ve Nuriye çalışma odasında katılacağıma söz verdim )

                                       Sol baştan Say : ) , Saruhan , Belgin, Burak, Helin, Volkan 




27 Eylül 2012 Perşembe

bulamaç


Aslında herbirimiz biraz kayboluruz birilerinde, biryerlerde, bir resimde, bir şarkıda...Dönmek istemeyiz...Ya da cesaret edemeyiz bulduklarımızdan, keşfettiklerimizden sonra geriye dönmeye...

Hayat bir anafor misali bütün renklere bulayarak  başlangıcına şahit olduğun ama sonuna kalamadığın bir yolculuğa çıkarır seni...

Zaman sanki dağınık bıraktığın odana benzer...Bir an bakıp “ohaa” dersin bir an gelir umursamazsın...Ve nedense umursamaz olduğunda sayamadığın, umursarken ise tıkandığın dakikaların,saniyelerin olur...

Aslında her birimiz başka kadınlara, başka erkeklere aşık olup sonrasında bambaşka insanların omuzlarına kafamızı koyarız...Gerçek aşkın getirecekleri ve götürecekleri hakkında hiçbirimiz birşey bilmiyoruz...Tek bildiğimiz kaybetmekten ya da berbat etmekten korkmak...

Hayatında olduklarınızı bir an unutsanız...Hayatında olamadıklarınız takılıp kalır aklınızın bir ucuna...İşte bu yüzdendir ki hepimiz sürükleniyoruz bir yerlerden bir yerlere...Kimilerinde dinleniyoruz kimilerinde hırpalanıyoruz...