30 Ocak 2012 Pazartesi

Biz

Ben kuzeyin kahramanı ;

Size düşen ilk kar tanesinden sesleniyorum...Buralarda havalar aynı ruh halimiz gibi aldatıcı, bir bakıyorsunuz sallanıyoruz iskeleden sancağa, baştan kıça, bir bakıyorsunuz, durgunuz konuşamadıklarımız gibi...
Özlem var tabii ki, sahip olduklarımızdan ya da sahip olduğumuzu sandıklarımızdan yana...O yüzden özlememeye karar verdik kendi adımıza...Böylece ihanet daha anlaşılır gibi geldi bize...Yüzüne bakıp gülmek ve ardından susmak yakışmaz bize mesela...
Bugün bir ayı devirmiş,yedi ayın boynundan bir halka eksilteli ise altı olmuş durumdayız...Kısacası burada zaman yavaş işliyor hoş bir de Einstein ışık hızına yaklaşınca zaman yavaşlar demişti, demek ki ruh hali ile göreceli bu durum...
Hayır bir de burada tanımaktan mutlu olduğum insanlar olmasaydı ne olacaktı orası meçhul ki elbet düşününce olmadığı zamanlara da hazırlık yapmak lazım...Kimse baki değil ne de olsa şu demir yığınında...
Siz karada hayatında monoton boşluklar yaratmışlar için söyleyeceğim tek şey, yaşamanın ne demek olduğunu bizim kadar iyi anlayamazsınız...Siz bütün zamanınızı o anakara üstünde harcarken biz dünyada hakimiyeti belli olan suyun üzerinde bir bardak misali dolup boşalıyoruz...Ki sevişmelerimiz de hayali...en acısı da sizin yanyana durup da sahiplenemediğiniz bütün duygulara biz burada padişah muamelesi çekiyoruz ya gülüp geçiyorum...
İşte bu yüzdendir ki sizinle aynı kefede olamayız...Siz sadece trafik ve kavga ikilemleri arasında yaşlanırken biz burda ölümle burun buruna kimi zaman da hemen ensemizde hissediyoruz kendisini, yaşamanın yollarını arıyoruz şeytana ya da posedion’a ruhumuzu satmadan...
Ben kuzeyin yorgunu ;
Size hasretin zaman gibi yavaş yavaş yer ederek  büyüdüğü ve kanattığı yalnızlıklarımdan sesleniyorum...Biz sizinle aynı kefede olamayız...Siz sadece egolarınızla yaşayan ve aslında hiçbirşey bilmeyen at gözlüklüler, biz ise doğaya  sizin hatalarınız doğrultusunda meydan okumak zorunda kalanlarız...

Biz size kanıp
Sizden kaçanlarız...