Terk edilmiş aşklar adına yazılacak tek şey artık aşka giden yolu bulmanın imkansızlık derecesinde olmasıdır.Geçmişten kalan kursağınıza takılan "o" kişiler günü geldiğinde aşağı doğru düşecektir.Malesef kısa bir süreç değildir bu.Uzun ve acı veren bir yoldur işin gerçeği.Ne devrilmiş kadehler yardımcı olur ne de başı dönen geceler.
Fakat öyle bir an vardır ki , unutulan bir arkadaş gibi tekrar hayatınıza girer.Halbuki o sizi en büyük pişmanlıkların hataların kollarına atmıştır zamanında.Siz ona sevgili niyetiyle bakmaya çekinirken o size arkadaş damgasını vurur ve sizi bir ikilemin kollarına mahkum eder.
Bir zamanlar çocuksunuzdur ve şimdiki o delikanlı o çocuktan nefret eder.Neden en büyük mutluluğunu en büyük sevgisini kendi elleriyle ittiği için...Araftır o dostluk ve aşk arasındaki kör bölge.İki tarafı da can yakar ama siz tepkisiz kalırsınız anlamasın gitmesin diye.
Sevmeyi size öğretene karşı arkadaş olmayı öğrenmeye çalışmak en büyük ikilemdir işte.Kısacası bir tarafın mutluluğundan vazgeçmektir bu.Genelde de geçen siz olursunuz çünkü ikinci bir kaybetme ilkinin yaralarını açmasının yanında daha büyük delikler açar yürekte ve siz kendi içinize düşersiniz...
eee ne yapacaksınız o zaman ?
O arafta kaybolmak mı ? yoksa o arafta şükretmek mi ?